NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
37 - (2848) حدثنا
عبد بن حميد.
حدثنا يونس بن
محمد. حدثنا شيبان
عن قتادة.
حدثنا أنس بن
مالك؛
أن
نبي الله صلى
الله عليه
وسلم قال "لا
تزال جهنم
تقول: هل من
مزيد، حتى يضع
فيها رب
العزة، تبارك
وتعالى. قدمه.
فتقول: قط قط،
وعزتك. ويزوي
بعضها إلى بعض".
{37}
Bize Abd b. Humeyd
rivayet etti. (Dediki): Bize Yûnus b. Muhammed rivayet etti. (Dediki): Bize
Şeyban, Katâde'den rivayet etti. (Dediki): Bize Enes b. Mâlik rivayet ettiki: Nebiyyullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlar :
«Cehennem: Daha var mı?
demekte devam edecek. Nihâyet Rabbu'l-İzze Tebâreke ve Teâlâ ayağını onun
üzerine koyacak. O da: izzetin hakkı için yeter, yeter! diyecek ve cüzleri
birbirine kavuşacaktır.»
37-م - (2848) وحدثني
زهير بن حرب.
حدثنا
عبدالصمد بن
عبدالوارث.
حدثنا أبان بن
يزيد العطار.
حدثنا قتادة
عن أنس، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم. بمعنى حديث
شيبان.
{M-37}
Bana Züheyr b. Harb da
rivayet etti. (Dediki): Bize Abdûssamed b. Abdil-Vâris rivayet etti. (Dediki):
Bize Ebân b. Yezid El-Attâr rivayet etti. (Dediki): Bize Katâde, Enes'den, o da
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den naklen Şeyban'ın hadîsi mânâsında
rivayet etti.
38 - (2848) حدثنا
محمد بن
عبدالله
الرزي. حدثنا
عبدالوهاب بن
عطاء، في قوله
عز وجل: {يوم
نقول لجهنم هل
امتلأت وتقول
هل من مزيد} [50 /ق /30]
فأخبرنا عن
سعيد، عن
قتادة، عن أنس
بن مالك،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم؛ أنه قال
"لا تزال جهنم
يلقى فيها
وتقول: هل من
مزيد. حتى يضع
رب العزة فيها
قدمه. فينزوي
بعضها إلى بعض
وتقول: قط قط.
بعزتك وكرمك.
ولا يزال في
الجنة فضل حتى
ينشئ الله لها
خلقا،
فيسكنهم فضل
الجنة".
{38}
Bİze Muhammed b.
Abdilluh Er-Ruzzî rivayet etti. (Dediki): Bize Abdü'l-Vehbab b. Atâ', Allah
(Azze ve Celle)'nin:
«O gün cehenneme: Doldun
mu? diyeceğiz. O da daha var mı? diyecektir.» [Kaf 30] âyet-i kerîmesi hakkında
rivayet etti de, dediki: Bize Saîd'den, o da Katâde'deıı, o da Enes b.
Mâlik'den, o da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den naklen haber verdikî,
şöyle buyurmuşlar:
«Cehennem'e atılmak da,
o da daha var mı? diye sormakla devam edecek. Nihayet Rabbu'l-İzze onun üzerine
ayağını koyacak ve cüzleri birbirine kavuşacak. Cehennem, İzzetin ve keremin
hakkı için yeter yeter diyecek. Cennette de fazlalık devam edecek. Hatta Allah
onun için yeni halk yaratacak ve onları cennetin fazlasına iskân edecektir.»
39 - (2848) حدثني
زهير بن حرب.
حدثنا عفان.
حدثنا حماد
(يعني ابن
سلمة). أخبرنا
ثابت قال:
سمعت أنسا
يقول،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم، قال
"يبقى من الجنة
ما شاء الله
أن يبقى. ثم
ينشئ الله
تعالى لها
خلقا مما يشاء".
{39}
Bize Züheyr b. Harb
rivayet etti. (Dediki): Bize Affân rivayet etti. (Dediki): Bize Hammad (yâni;
İbni Seleme) rivayet etti. (Dediki): Bize Sâlit haber verdi. (Dediki): Enes'i,
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den naklen şöyle derken işittim:
«Cennetten Allah'ın
dilediği kadarı kalacak, sonra Allah Teâlâ dilediklerinden onun için yeni halk
yaratacaktır.» buyurdu.
İzah:
Bu rivayetleri Buhârî
«Kitâbu't-Tefsir» ile «Kitâbu'l-Eyman ve Nüzûr»'da; Enes rivayetini Tirmizî
«Kitâbu't-Tefsir»'de; Nesâî «Kitâbu'n-Nuût»'da muhtelif râvîlerden tahric
etmişlerdir.
Cennetle Cehennemin
münâkaşa ve muhasemesi hakkında Nevevi şunları söylemiştir : «Bu hadîs zahir
mânâsı üzeredir. Allah Teâlâ cennetle cehenneme temyiz halketmiş, bu sayede
idrak sahibi olmuşlar ve birbirleriyle muhasamede bulunmuşlardır. Ama bundan
onların daimî surette akil ve temyiz sahibi olmaları lâzım gelmez.» Maamafih bu
münakaşanın lisânı hal ile yapılmış olması da muhtemeldir.
Bu hadisin otuz altı
nolu rivâyetindeki «gırratuhum» tâbiri «garesühum» ve «acezetühüm» şekillerinde
de rivayet olunmuştur.
Garez; Açlık, demektir,
Acede de: Âcizin cemidir. Fakat en meşhur rivayeti «gırra»'dır. Bundan murad;
gafil takımı yâni; sünneti iyi anlamayan avâmdır. Bunlar saf oldukları için
aralarına fitne ve bid'at girmez. İmanları sabit, inançları sağlamdır.
Mü'minlerin ekserisi bunlardandır. Cennetliklerin ekserisi de bunlardan
olacaktır. Arif ve Salih ulemânın adedi azdır. Onların dereceleri yüksek
olacaktır.
Kat yahut katı bana
yeter mânâsına ism-i fiildir.
Bu hadîsler sıfat
hadîslerinin meşhurlarındandır. Evvelce de îzah ettiğimiz vecihle ulemâ bu
hususta mûfevvi'da ve müevvile olmak üzere iki mezhebe ayrılmışlardır.
Müfevvida tefvîzciler yâni; bu gibi hadîslerin mânâlarını Allah'a havale
eyleyenlerdir. Selefin cumhuru bu mezhebde idi. Onlar kelimenin hak olduğuna
iman eder, mânâsını Allah'a bırakırlardı. Çünkü kelimenin zahirî mânâsı Allah
Teâlâ hakkında müstehıl yâni; imkânsızdır. Müevvile te'vilcilerdir. Cumhuru
Mütekelliminin mezhebi budur. Bunlar Allah Teâlâ hakkında vârid olan el ve ayak
gibi aza isimleri hakkında ihtilâf etmişlerdir. Bazıları bu hadîslerde geçen
ayak tâbirinden mütekaddim mânâsı kastedildiğini söylemişlerdir. Arabçada bu
mânâ geçerlidir. Hadîsden murad; Allah cehennemin üzerine cehennemliklerden
bazılarını koyar, demektir. Bir takımları buradaki ayaktan bazı kulalrın ayağı
kastedildiğini ileri sürmüşlerdir. Buna göre mânâ: Allah cehennemin üzerine
bazı kullarının ayağını koyar, demek olur. Kademin bir mahlûk ismi olduğunu
söyleyenler olduğu gibi, yer ismi olduğunu söyleyenler de vardır. Hatta
bazıları kadem kelimesini kudumdan alarak ona takdim mânâsını vermişlerdir. Bu
takdirde hadîsin mânâsı: Allah cehennemin üzerine kulun azab için takdim ettiği
şeyleri koyar, demek olur.
Ayak koymaktan murad;
yeter artık mânâsına geldiğini söyleyenler de olmuştur.
Kaadî iyâd diyor ki:
«Bu te'villerin en güzeli kadem kelimesinden cehennemi haketmiş bir kavm murad
edilmiş olmasıdır. Kelimeyi zahirî mânâsına almamak mutlaka lâzımdır. Çünkü
Allah Teâlâ hakkında aza imkânsızdır, bu husasta kati delil vardır.
Allah Teâlâ'nın cennet
için yeniden kullar yaratması Ehl-i Sünnet'in delillerindendir. Onlara göre
sevab vermek, amele bağlı değildir. O, Allah'ın bir lûtf-u ihsanıdır. Bu hadîsde
de cennette yaratılan kullara hiç bir amelleri olmadığı halde sevab verileceği
bildirilmektedir. Nitekim küçükken ölenlerle delilerin hâli de böyledir.
Bunların hiç bir ameli olmadığı halde, cennete girecek Allah Teâlâ'nın fadl-u
rahmetine nail olacaklardır. Bu hadîsler cennetin pek büyük olduğuna da
delildirler. Filhakika sahîh bir hadîsde cennette bir kişiye dünya kadar yer
verileceği, dünyanın on misli kadar da ziyâdesi ihsan edileceği ve yine de yeni
yaratılacaklar için boş yer kalacağı bildirilmiştir.